18 Mayıs 2010 Salı

~

Ahşap evimizin,
yırtık koltuklarında,
güzel bir romantizm yaşayabilirdik eğer istediğimiz hayatı yaşasaydık.
Küflenmiş ekmekler masada,
önemsemezdik biz yemeyi içmeyi vermişken kafa kafaya.
Bacaklarımızı uzatır yatağa, kemiklerimizi dinlendirirken,
ellerimiz sevişirdi.
Kıyafetlerimiz üstümüzde parçalansa, biz çıplak gezerdik.
Yapmadığımız şey mi?
Yağmur hoşbulsa ahşap evimizin tavanından,
biz altında dans ederdik durana dek.
Uyurken yoksa sarıcağımız bir çarşafımız,
sarılırdık biz, çarşafa ne gerek var?
Evimiz yıkılsa başımıza,
kucak kucağa çıkardık biz enkazdan.
Kalıcak yerimiz de kalmasa,
ah başlardık avareliğe, çok yolumuz var bu bohemlikle.
Sırt çantası istiyorsan illa yanında,
ben yorulur ve çantan olurum sırtında.
Ak düşmüş saçlarımızla,
peşimizden gelen bir kıvırcık çocukla,
mutluluk dileyerek,
birlikte düşerdik biz toprağa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder