30 Ocak 2010 Cumartesi


yardım

Nasıl davranıcağımı bilmiyorum.
Ne diyceğimi, hatta ne hissediceğimi ya da ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyorum.
Boşlukta süzülüyor gibiyim.Biri bana akıl versin.Kendi yolumu bulamıyorum.niye?
söyler misin herşeyin mükemmelken seni bu kadar itici yapan ne?
yine içimde birileri duygularımı karıştırıyor.kulağıma birşeyler fısıldıyorlar.
aklımı kurcalıyorlar.beynimi emiyorlar.beni iyice aşağı çekiyorlar.
keşke o Selin'leri susturmanın bir yolu olsaydı.
severken çekindiğimi ve sevilmediğimi hissediyorum.
hem de herkesi, herkes tarafından.
yardım.

29 Ocak 2010 Cuma

cennetcehennem

Ağırlaştı başım ve bulanıklaştı görüşüm.
Gece için durmalıydım.
Orada, kapının önünde durdu.
Görev zili duyuldu.
Ve kendi kendime düşünüyordum ki
"Cennet de olabilir bu, cehennem de"

küçülelimheryeniyaşta

Babette - Ecem : ) Lw and Bt says:
*ya büyümek
*çok zor geliyo bazen bana.

Angelberkay Lw and Bt says:
*ben bazen bir parfüm kokusu veya bi şarkıyla çok eskiye gidiyorum ve özlüyorum.

28 Ocak 2010 Perşembe

OF!

Zaten duruşundan belliydi.
"Havalıydı."
gülümsemesi ilk biraz soğuktu ama çok hoştu.
sıcaklaşınca o hoşluğa biraz daha hoşluk katıldı tabi delirmemek için yerinizde zor dururdunuz.
dudakları kırmızıydı ve ona çok yakışıyordu.
teni bembeyazdı.ingiliz gibiydi ve nickelodeon oyuncularını aratmayan bir görüntüsü vardı.
tabi bana göre hiç-bir-şeyi-aratmayan bir görüntüye sahipti.
sesi de görüntüsüyle bir o kadar uyumluydu.
konuşması, gülüşü, bakışı, duruşu.oftanrım.of yani.oh.

.

Angel muhteşem sesiyle hotel california'yı söylüyordu.
bir sürü insan doluşmuştu salona herkes onu izliyordu.
onun sesinde ve şarkının sözlerinde birşey buldukları belliydi.
tıpkı benim gibi.benim yaptığım gibi.onlarda birilerini düşünüyordu.unutmuş olduklarını hatırlıyorlardı belki de henüz ben unutamamıştım bu yüzden hatırlamama da gerek yoktu ya.Şimdiyse hiç bir saklama yok sorsalar açık açık söylerim.O zamanlar söyleyemezdim çünkü severken söylemek daha zormuş ya hani.öyle işte.o yüzden şimdi buraya da öyle rahat yazıyorum.o sesi dinlerken gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti herşey, tüm yaşadıklarım.hatta soyut şeyler, hissettiklerim.onlar bile geçiyordu artık.sen düşün.bana çeşitli duygular hissettirdin farklı renklere büründüm her seferinde.sonra çocukken en sevdiğim renge mora büründüm tüm hisleri onda topladım.bu hisler şimdi geçiyor ve yenisi eklenirken rengimi değiştirmiyorum bunu bilmiş ol.çünkü seni hatırlamak veya unutmak için hiç birşey yapmıyorum artık.kılımı bile kıpırdatmam eğer biraz ağır olduysa da bunu da söylemem gerekirdi.ne ağır şeyler yaşadım ben bu kimseye ağır gelmez ki.işte o sesi de dinlerken bu zamana ne zaman geliceğimi merak ediyordum çünkü bıkmıştım artık.bıkkınlığı çok mu seviyorum anlamamıştım ki sanki kötüye gitsin diye iyice kendimi kaptırmaya çalışıyordum şarkıyı dinlerken.bir çok kez gözyaşlarımın tam boğazımda düğüm olduğunu hissettim, gözyaşları boğazda nasıl düğüm olursa..oluyormuş işte.çünkü bana olmıycağını düşündüğüm bir çok şey olmuştu.selin'e farklı selin'ler eklenmişti.muhteşem ses şarkısını söylemeye devam ederken birden salondaki herkes kayboldu sadece sahnede şarkısını söyleyen kız, sen ve ben vardık.şu anda o salon boş ve her zamanda öyleymiş.bunu anladım.o şarkısını söylemeden önce benim sunumumu vermişlerdi ve kamera arkasını.orda olsaydın sen de gülerdin biliyorum.ama yoktun.benle ilgili şeylerde sen yoktun.senle ilgili şeylerde ben vardım ama şeffaftım sen görmedin.benim herkesten sakladığım şeylerin bir önemi vardı ben o yüzden saklardım onları.diyorum ya şimdi sorsalar ve sen de orda olsan inan saklamam "evet" derim ama geçmiş zaman kullanmaktan asla çekinmem çünkü hepsi geçmişte kaldı.ben seni unutmak için başka kalplere sığınmamıştım hiç.başkası olsaydı yapardı kimse dayanmak istemezdi bu belirsizliğe ve acıya.yazımda çok uzadı farkındayım ama şimdi birinden hoşlanıyorum ve bunun senle hiç bir alakası yok.
ben kendimi kandırmaktan hoşlanmam.
sana teşekkür edebilirim benim savaşma gücüm böyle güçlendi ve şimdi şu kadar "." bile umrumda diyilsin.

kusursuz

çok aşık bir karakterim sürekli birşeylere aşığım.
hiç bir zaman sevgisiz kalamadım tümüyle.
bütünüyle de kalamadım.
hiç hissiz kalamadım.ya uzun süre birine ya da sürekli değişen birilerine.
ama hep sevgim vardı ben onun bunun sevgilisi veya metresiydim.
ben çok aşık bir karakterim belkide dıştan öyle gözükmesemde.
insan kendini nasıl biliyorsa öyledir ya zaten diğerleri farklı görsede.
hiç kafamı dinleyemedimki ben hep birşeyler vardı etrafımda hiç boş kalmadı ki etrafım,
beynim hiç boş kalmadı ki.kurcalarlardı hep rahat bırakmazlardı, gitmedilerki hiç.gitmiycekler ki.
ben olmak istemedim ki böyle beni ne böyle yaptı bilmiyorumki soruların cevabı yokki.
cevaplara soru işaretleri eklenir onlar cevap özelliklerini kaybedip yine soru olmazlar mı ki?
şimdi yine biliyorum ben yine aşığım ama bu sefer kusursuz birine.
kusursuz
kusursuz.

zoey

mükemmel bir ses
muhteşem bir vücut
kusursuz bir surat.
ben baya baya aşık oldum sanırım.
suratına bakarken çekiniyorum.
o kadar güzel bir suratı var ki.
of yazarken bile göğsümün üstünde bir şeyler oluyor sanki.
aramızda bir şey olucak mı çok merak ediyorum.onun yanına afrodit yakışır sadece.
"ama tüm erkekleri zoey götürüyor."

27 Ocak 2010 Çarşamba

sarılıpağladık

türk filmi izliyorduk.
kadın elini yumruk yapıp ağzına götürdü ve ağlamaya başladı.
ben güldüm.
"neden böyle ağlıyorlar ki?"
güldü, "bilmiyorum" dedi, sonra birlikte güldük.
ve bir kaç ay sonra onu öyle ağlarken gördüm.yanına gittim.
sanki kalbi acıyordu.
sarıldım.birlikte ağladık.

*.*

aşık oldum

hiçkimse o

paranormal activity'den sonra nasıl korkmam söyler misiniz?
ki bir ay öncesine kadar bir takım sesler duyduktan sonra.
evde kimse yoksa ve bir kapı sesi duyduysam ve de.
neler oluyor diye düşünüyorsam
nasıl korkmam.
ben delirmedim.
ben hala selinim.
belki daha önceden veya daha sonradan.
geçmişten ya da gelecekten.
şu an izleyicilerime hiçbirşey anlatma gereği
duymaksızın sadece aklımdan geçenleri yazıyorum.
dolayısıyla kimse birşey anlamıycak ( bu cümlem hariç)
beni en iyi anlayan hiçkimse.
hiçkimseye yakın o.
o ecem.
ecemiçokseviyorum.

boş

tüm olanlar artık çok boş geliyor.

26 Ocak 2010 Salı

JESSEruby


Jesse misin yoksa Ruby mi karar veremiyorum.
aklımdaki yerin silinmek üzere de olsa,



hala şarkılar sana yazılmaya devam ediyor, ha?
Jesse Jane, are you insane
or you just a Peter Pan
Looking for his Neverland?
Jesse Jane.

25 Ocak 2010 Pazartesi

sütlüçay2

artık sütlü çay içemiyorum.
ama çok istiyorum yine eskisi gibi severek içebilmek.

pegasus

Elimi boynuma götürdüm.Kolyem yoktu.Soğuk parmaklarım aniden boynuma değince ürperdim.
Bunun nedeni kolyemin olmaması mıydı,
yoksa parmaklarımın soğuk olması mı anlayamadım..
tüğlerimin diken diken olmasına aldırmadan,
parmaklarımı boynumda gezdirmeye devam ettim.
kolyemi arıyormuş gibi parmaklarımın ucunu kemiklerime batırdım.
kolyemin orda olmadığını biliyordum ama yine de yaptım bunu.
tutup çekmek istiyordum ama kopartmadan..
ama o orda diyildi.
pegasusu koptuğu için kuyumcuya götürdü annem kolyemi.
en kısa zamanda yapılması dileğiyle.

24 Ocak 2010 Pazar

değişimbaşı

yaz başıydı gittiğinde
diye başlıyordu şiir. beni çok etkilemişti, çünkü;
yaz başıydı gittiğinde,
ve herşey çok değiştiğinde..

23 Ocak 2010 Cumartesi

uyanığımuyurken

"ışıkları aç" dediler.
ama ben ışıklar açıkken uyuyamam ki.
bu gece kapalıyken de uyuyamıycam oysaki.
yine de sözlerini dinlemeyi düşünmüyorum.
belki de birileriyle mesajlaşırken gözlerim kapanır.
ama gecenin ortasında uyanmıyım lütfen olur mu?
eğer korkak bir kız olsaydım annemle uyurdum.
yine de düşünmedim diyil,
belki sadece bu gece korkak bir kız olurum.
peki sonraki geceler?
alışırsam böyle gitmez mi?
ben alışkanlık edinmek istemem hiç bir zaman.
korkarım.
korkmaktan korkarım ben.
bu yüzden gelmez mi ki başıma herşey?
alışkanlıkları sevmem ben.
çok alışkanlığım vardır.
işte bu yüzden ben hep uyanığımuyurken.

22 Ocak 2010 Cuma

inanırım

Korna sesi bana en sevdiğim şarkının başlangıcını anımsatırsa,
bir koku bana bir dönemi hatırlatırsa,
herhangi bir olay bana deja vu yaşatırsa,
duvarlardaki yazı aklıma bir şey getirirse,
geçtiğim yollar beni düşündürürse,
okuduğum kitaptaki karakter beni andırırsa,
gördüğüm bir surat bir arkadaşımınkine benzerse,
mor renkteki şeyler bana bir anda her duyguyu hissettirirse,
sadece kendi sesimi dinleyip gözlerim açılırsa,
hiç ummadığım biri bana kendimi gösterirse,
adını bilmediğim çok sevdiğim eski bir şarkı birden radyoda çalarsa,
toprak kokusu bana uçabiliceğimi söylerse,
yağmur sesi bana hep hayal kurdurursa,
ruhum sabahları bir kedi olmak isterse,
arabayla giderken bedenim arabanın hızıyla koşma gereği duyarsa,
zıplayınca saçlarım bulutlara değerse,
ve hayat;
ummadığım birinin koluna girip yürümemi sağlarsa,
beklemediğim birini en yakınım yaparsa,
istemediğim şeyleri istememi isterse,
harika bir tatilden dönerken bana gökkuşağını gösterirse,
işte o zaman herşeye inanırım.


byebye Uludağ

Uludağ tatili dün bitti.
kötü geçicekmiş gibi hissediyordum ama gerçekten oldukça iyi geçti.
pişmanlık duyduğum birşey yok.üzüldüğüm, sıkıldığım.
yani az önce de söylediğim gibi oldukça iyiydi.
Eğlendim, güldüm.
düştüm, saçmaladım, dans ettim.
kesiştim, tanıştım.
kayak yaptım, gezdim.
dalga geçtim, içtim.
herşeyi yaptım kısacası.
ve herşeyde oldu.
bir yerden mutlu ayrılmak en güzeli.

16 Ocak 2010 Cumartesi

görüşürüz

of yarın saat 5.30 gibi kalkıcam ve ben salak gibi bu saatte bunu yazıyorum.
bavulumun boyu benim kadar. ağırlığı da benden fazladır sanırım.şaka
nasıl taşıycam bilmiyorum zaten tıka basa doldu.
hala da içine koyucağım şeyler var.
ve çok huzursuzum şu an.
sanki yapmam gereken milyonca şey varmışta unutmuşum gibi.
biri sanki tam arkamda duruyormuş gibi.
böyle garip bir his.
boğazımın ağırmasına ne demeli?
gider ayak hasta olmayı başka kim başarabilirdi ki zaten..
öfffff.
gidiyorum ben.
4 gün sonra görüşürüz sevgili blogum ve izleyicilerim.


cevap

Ben hep cevapsız soruları merak ederim.
cevapları varsa da öğrenmeye çalışmam.
cevapsız sorular her zaman daha çekici kılmıştır kendilerini,
bu beni delirtmeye yeter.
hatta artar bile.
"Bazı şeyleri söyleyince heyecanı kalmıyor,
bunu anladım ben."
heyecan bitse ne olur diye düşünüyorum.
belki de bana yaşatılan heyecanı seviyorum ben,
insanları diyil.O'nu diyil.
heyecanını sevdiğim için yanımda istiyorum.
olamaz mı?
merak olmadan bir yaşam hayal edemiyorum
her ne kadar merak etsemde(!)
belki cevap bir gün kendiliğinden gelir bize.

15 Ocak 2010 Cuma

çokçabuk geçti

Pazar günü uludağ.mıkmık
istanbul'dan uzak.anılardan uzak
malesef ki salak insanlardan uzak diyil.
umarım eğlenebilirim çünkü
ihtiyacım var buna,
layk dı saaanşaaayn..
ya bir de, hani içip içip sonra öpüceğim biri yok.
anlatabiliyor muyum?
veya sıkılınca başımı omzuna koyucağım, sen.
dönünce KOCAMAN bir kucak.
sıcacık eller. dırırrrm..
karı severim de, üşürüm.
kanın tadı güzel de, asla bakamam mesela.
seni de severim deeee acıtıyorsuun işteee.
sevmeme engel mi bilmiyorum.
orda düşünücem, taşınıcam.
bir karar vericem. ımh. ne kararı, bilmiyorum.
uygulamam zaten hani o verdiğim karar aklımın bir köşesinde kalır.
hayal dünyamda uygulayabilirim.
neyse ki düşüncelerimi okuyamıyorsun ihihihi.
arkadaşlarla uyumak,
eğlenmek,
coşmak falanfilan.
bunlarınhepsiçokgüzelşeyler,
benonlarlagülerkenseninkolununaltındaolmakisterim.
ısınmak isterim onlarla gülerken
nefesini içime çekmek isterim.
burnumuparçalıycakmış gibi de olsa.
ben seni seni seni isteğğrim dırırmrmrm..
neyse işte 4 gün kalıcaz uludağda.
cuma günü de karneleri alıcaz ve 1. dönem biticek.
aman tanrım!?

14 Ocak 2010 Perşembe

takvim.

2009 takvimini atmadım.
benim için güzel olan günleri not almıştım üstüne.
bazen açıp bakıyorum o güzel günlere.
tek tek kafamda canlandırıyorum hepsini,
sen bilmiyorsun.
neler yaptım şimdiye kadar bilmiyorsun.
neler konuştum, neler hissettim.
ne kadar ağladım.
ne kadar soğudum.
ne kadar ısındım.

dönüyorum ve dudaklarını ısırıyorum. <3

el-ele

Bazen lafı ağzımdan alıyorsun.
"Bence de!" dememek için zor tutuyorum kendimi.
Sonra da "neden demedim, bilsin." diyorum
hep diyorum birşeyler.
sen duymuyorsun ki.
duyamazsın ki.
zaten şu an bildiğini-biliyorum.
ama sen bilmeden-biliyorlardı.
"yüüoo" diyordum.
şimdi birşey demiyorum.
gülüyorum.
ağlayarak gülüyorum.
gülerek ağlıyorum.
gülerek gülüyorum.
ağlayarak ağlıyorum.
onmilyon kucak aldım senden.
ama elvedalardan nefret ediyorum.
bu yüzden eğer olursa, yok no more falan.
"hayır" yok.
bazen arabada bir yere giderken
arabanın hızıyla koştuğumuzu hayal ediyorum.
uçucak gibi oluyoruz.
ama kanatlarımız yok.
klişe ama senle-her-yere-gelirdim.
başımızı belaya sokardık.
ülkeden ülkeye kaçardık.

kaykay kullanmayı öğretirdim sana.
caddenin ortasında gezinirdik.
ben kesin komik birşey söylerdim.
sen çarpık bir gülümsemeyle bana bakardın.
insanlara düşüncelerimizi anlatırdık.
"bize katılın" derdik.
bunlar olmasa da yine
sıranın-altında-el-ele otursak.

13 Ocak 2010 Çarşamba

no more

Az önce eski yazdıklarımı okudum.
Güldüm, biraz hüzünlendim.
Sen baya delirtmişsin beni ya. agdhfdjklf
Dün bi mesaj yazdım.
tam göndere basıyordum ki elim gitmedi.
kapata bastım.
taslaklara kaydedildi.
özlüyorum bazen.
seni diyil.
yaşadıklarımı.
bugün minibüse giderken sana benzeyen birini gördüm.
baktım, geçtim.
o da bana baktı.
yanında bir kız vardı.
kız çok salaktı,
çocuğun tatlı bir gülümsemesi vardı.

ama olmaz olmaz olmaz bi daha asla.
SEN, NO MORE SEN yani.

12 Ocak 2010 Salı

omzumda küçük bir parça eksik

senin için sonsuza kadar burda olucağımı söyleyebilirdim
ama bu sana yalan söylemek ve tamamen gereksiz birşey olurdu
Senin için her zaman hislerim olucağını söyleyebilirdim
Ama benim önümde ilerleyen bir hayatım var, sadece 17 yaşındayım

sen gittiğinden beri omzumda küçük bir parça kaybettim.
sen gittiğinden beri biraz daha yaşlandığımı hissediyorum.
Ve şimdi yoksun, bu bütün dünyanın benim tiyatro sahnemmiş gibi hissettiriyor.

Her zaman arkadaşlarımdan nefret ettiğin kesindi
Onlarla dolaştığımda beni suçlu hissettirirdin
Her şey, hep 'havalı' olmakla ilgiliydi
Ve şimdi farkına varıyorum da senin hakkındaki şeyler hiç de havalı diyilmiş.

soğukveyağışlısıcakvekurak

Kalbim beynimde atıyo.
Nefes alışım bozuldu.
Ellerim yumruk.
Soğuk ve yağışlı.

Sakinsin.
Sıcak ve kurak.

11 Ocak 2010 Pazartesi

anlamıyorum, bilmiyorum

İnsanlar beni çok mutlu zanneder.
Hep gülerken görürler beni.
Nasıl başarıyorum ilmiyorum.
İçimde kaç kişi var anlayamıyorum, hayır.
Bazen o an ne hissediyorsam onu yansıtmamayı seviyorum.
Çünkü kimse bilmeyi hak etmiyor.
Ama yine de, nasıl başarıyorum bilmiyorum.

EN




Bir kaç gündür mutluydum ya, ondan.
Gülüyordum ya hani,
kafama pek birşey takmadan.
Kesin bundan.
Herşey mi bir anda uçuruma sürüklenir?
Neden her zaman her şey yolunda gitmez?
Güldüm diye ağlamam da mı gerek hemen ardından?
Benim sinirimi bozucak şeyler olmuyormuş gibi,
ne çıkıcağını bilsem de ( sanırım bu da bir çeşit mazoşistliğe giriyor )
falıma baktım.
Gerçi facebook, neyi ne kadar doğru bilir ki?
Ama hissettiğim şeyler çıktı ve resmen ağzıma sıçtı.
Ne ya bu?

Annem hep beni uyarır.
Davranışlarımdan, verdiğim kararlardan.
Hep der "Yarın ne olucağımız belli diyil."
"Böyle olursa şöyle olur, üzülürsün."
Nasıl herşeyi biliyor anlamıyorum.
Sözünü dinleseydim keşke diyorum da bazen,
şu an olan şeylerin hiç birini ben yapmadım ki?
Hepsi benim dışımda olan şeyler.
Kabullenemiyorum ben ne kadar değişsem de değişimi.
Ben değişsem de herşey olduğu gibi kalsın.
Hayatımdaki en dengesiz insan ben olıyım.
En tuhaf.
En en en, hatta kötü de olsa o -en'ler.
Herşey aynı kalsın,
ben 'en' olıyım.

en
en
en

10 Ocak 2010 Pazar

minikkız.

Uğruna şiir yazılası bir kızmışım.
Ogh.
Minik bir kızmışım.

sütlüçay




Sevgili Sütlüçay,
bir kaç gündür farklı tadın.
şekerin mi fazla yoksa çok mu tatsızsın,
anlayamadım.
Ben mi seni eskisi gibi yapamıyorum,
yoksa bana trip mi atıyosun?
Sütlü çay.

9 Ocak 2010 Cumartesi

sevgi Selin'im?

Adıma yazılan şarkıyı burda paylaşmazsam gözüm açık giderim.


İşte sonunda buldum seni adın Selin.
Adını andım demin ve yine gülümsedim.
Çok kolay oldu diğerlerini hafızamdan atması.
Şuan anlıyorum yalanmış Ayşesi Fatması.


Yorum olaraksa sadece "dfafgshgkljhjf" diyebilirim.

bugüncumartesi

Ya
sen kendini
çok zeki zannediyorsun.
Ya da
ben tam
bir şizofren oldum.

Ben saplantılıysam sen nesin?
Hiç düşündün mü,
neden dönüp dolaşıp bana geldiğini?
Duygusal olmasa da.
Bir daha bana gelme.
Gelemezsin de zaten.

Bugün cumartesi,
dışarı çıkıp başka-bir-sen bulurum.
ımh.

bitti

Bitti.
Ama söylemek istediklerim;

hiç içimden gelmiyor.
sana "nasılsın?" diye sormak istemiyorum.
merak etmiyorum.
gerçekten.
nasıl olduğun beni ilgilendirmiyor artık.
nerde ve kimle olduğunun bir önemi yok.
haber vermek istemiyorum sana.
vermiyorum da zaten.
anlatmak istemiyorum beni üzen şeyleri.
sevindiren şeyleri de.
Sıcaklığını hissetmek istemiyorum artık.
Bu yüzden üşüyorum.
Soğuk ne güzelmiş.
Terletmiyor en azından.
eskiyi hatırlamakta istemiyorum.
flashback yaşamak istemiyorum.
sarıldığımız günleri,
oynaştığımız anları tekrar görmek istemiyorum.
fark ettin mi, artık büyük harflerle yazamıyorum,
bir zaman güzel gelen şeyleri.
Çünkü onlar artık kötüler.


acı çektiğimi sanmayın sakın.

inanma.sakın.

Bir gün "seni seviyorum" dersem inanma bana.
İnanma sakın.
Ben sadece saplantılıyım.
Fazla takıntılıyım.

Seni sevmedim ki ben.
O şeyleri sevmiştim.
Sendeki o şeyleri.



İnanma sakın.

Saplantım yok olsun.
lalaylom

8 Ocak 2010 Cuma

yoksun

Çok soğuk hava.
Bir kazağa ihtiyacım var sanırım.
T-shirtle çıksam da dışarı, kolların yeter sanırım.
Çok ısıtıyosun ya beni, ateşim çıktı sandım.
Evet, sonra sıçtığımı anladım.

Ama şimdi,
yoksun
yoksun
yoksun
yoksun

6 Ocak 2010 Çarşamba

güzel

Kesha çok güzel.

5 Ocak 2010 Salı

boşluk

Bir boşluk var.Evet ama o boşluk sen diyilsin.O boşluk kimse.
Kimse.
Ben sadece o boşluğu doldurmak istiyorum beni sevicek biriyle.
Ben biri beni tanısın istiyorum, herşeyimi söylemem hiç bi zaman kimseye.
Ama bilsin beni.
İstifa etmek istiyorum öğrencilikten(!)
Gitmek istiyorum Türkiye'den.
Hatıralar aklımda olabilirler ama gözümün önünde olmasınlar lütfen.
Görmek istemiyorum.
Çocuk, ben seni önemsemiyorum artık.
Bunu artık senle konuşmak istemememden anlamalıydım zaten.
Eroin bağımlıları bırakmak istemelerine ramen enjekte ederler ya, işte öyleydin sen.
A-HA, malesef hiç enjektörüm kalmamış, 'tatlım'.
Ne hissettiğimiz önemli diyil bazen, istiyorsak birşeyler yapmalıyız.
Sen ne yaptın?
Hiç.bir.şey.
Herkes bilsin istiyorum şimdi.
Çocuk(!), ben seni SEVMİYORUM artık.oh.

3 Ocak 2010 Pazar

sevmiyorum

Artık seni sevmiyorum.Bunu söyleyebilmek güzel.

1 Ocak 2010 Cuma

güzelgün!.2010

Dün benim için çok güzeldi.Eğlendim.Arkadaşlarımla.Yeni arkadaşlarımla.İyi hissettim, dedikodu yok, çekemeyen gözler yok.Herşey benim hayatımda olmasını istediğim gibiydi.
Yılbaşını Deniz'lerin evinde kutladık.8 kişiydik.Furkan, Ege, Emir, Arda, Öykü ve Ata vardı.İlk defa sıkılmadım, acaba uyıycak mı insanlar ben uyanık mı kalıcam diye sıkıntıya da düşmedim.Saatler ilerledikçe biraz daha güldük, biraz daha.Oyun oynadık, içki içtik.Müzik dinledik.Sabah 8'e kadar oturduk.Bacaklarımı uzatmış öyle duruyodum yerimde.Sonra kalktım ve içeri Öykü'nün yanına uzanmaya gittim.Uyuyamadım.İçerde konuşulanları dinledim biraz.Bir ara dalmışım.5 dakika bile sürmediğine eminim.Dün saat sabah 10'da uyanmıştım ve şu an ertesi gün 16:14 ve hiç uykum yok sadece tatlı bi yorgunluk var üzerimde.Mutlu hissediyorum.Sonra kalkıp içeri gittik ve McDonald's'tan yemek söyledik.
Ekleme gereği duydum yine biliyorum ama, onun yokluğunu azcık olsun hissetmedim.

Fotoğraf çekemediğimize yanıyorum sadece.