14 Ocak 2010 Perşembe

el-ele

Bazen lafı ağzımdan alıyorsun.
"Bence de!" dememek için zor tutuyorum kendimi.
Sonra da "neden demedim, bilsin." diyorum
hep diyorum birşeyler.
sen duymuyorsun ki.
duyamazsın ki.
zaten şu an bildiğini-biliyorum.
ama sen bilmeden-biliyorlardı.
"yüüoo" diyordum.
şimdi birşey demiyorum.
gülüyorum.
ağlayarak gülüyorum.
gülerek ağlıyorum.
gülerek gülüyorum.
ağlayarak ağlıyorum.
onmilyon kucak aldım senden.
ama elvedalardan nefret ediyorum.
bu yüzden eğer olursa, yok no more falan.
"hayır" yok.
bazen arabada bir yere giderken
arabanın hızıyla koştuğumuzu hayal ediyorum.
uçucak gibi oluyoruz.
ama kanatlarımız yok.
klişe ama senle-her-yere-gelirdim.
başımızı belaya sokardık.
ülkeden ülkeye kaçardık.

kaykay kullanmayı öğretirdim sana.
caddenin ortasında gezinirdik.
ben kesin komik birşey söylerdim.
sen çarpık bir gülümsemeyle bana bakardın.
insanlara düşüncelerimizi anlatırdık.
"bize katılın" derdik.
bunlar olmasa da yine
sıranın-altında-el-ele otursak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder