11 Ağustos 2010 Çarşamba

Arkamı dönsem,
belime sarılsa,
ensemi öpse,
uykuya dalsak.
iç bebek, bütün gece kal.
şimdi benimle iç ve bütün o sıkıcı günleri unut.
söylediğimi yap, seni iyileştireceğim ve onlardan uzaklaştıracağım.
Daha önce hayatında olan kişileri istemiyorsun,
sert bir şekilde it ve aklına koyma.
Ben onları hep saklayacağım.
İç bebek ve yıldızlara bak.
Bir kere daha iç bebek ve sen benim olacaksın.
Kalbimin en derininde, diğerlerinin olduğu yerden,
ayrı bir yerde saklıyorum seni.

10 Ağustos 2010 Salı

7

Söyleyemediğim yeni kelimelerim,
ne renk olduğunu bilmediğim duygularım,
heyecanım, mutluyum.
Ağlıyorum, mutluluktan.
Korkularımı erteliyorum.
Özlüyorum sürekli.
Hep onla uyumak istiyorum.
Her onla uyuduğumda büyüyorum.
Hep onla uyanmak istiyorum.
Her onla uyandığımda gülümsüyorum.
Duygularım kalbimden taşıyor.
Ellerimde tutuyorum,
ona dokunuyorum, ona bulaştırıyorum.
Özelleşiyorum hem kendi içimde.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Ağlıyordum.
Gözyaşlarım süzülmüyordu yanaklarımdan,
çoktan bitmişti, çoktan gitmişti onlar, bırakmışlardı beni.
Gözyaşlarımı içime akıttığımdan beri.
Gözlerimi yumdum,
gördüklerime,
görmiyim diye.
Gözlerimi açtım, azıcık büyüdüm.

30 Temmuz 2010 Cuma

olur bazen

Üzgünken doldurduğum bloguma şimdi mutluyken haksızlık etmemeliyim.
Taşırdım mutsuzluğumu akıp gitti, biraz saf bıraktım,
temiz bıraktım.Çöplerden arındırdım bünyemi.Beynimi.Ruhumu.
Enjekte etmedim, o içime sindi.
Yıllar olmuş gibi, olucak gibi.
Biraz mor, biraz gri.
Bu iki renk birleşince gökkuşağı oldu.
Biraz büyük bir anlam yükledim galiba,
ama öyle oldu işte, Selin'de öyle oldu.

3 Temmuz 2010 Cumartesi

-ondan hoşlanıyorum.
-emin misin?
-evet.
-konuşucak mısın peki?
-hayır.
-neden?
-ondan bekliyorum.
-neden hep karşı taraftan bekliyorsun?
-çekindiğim konular.
-peki bir ilişki yaşayabilecek olgunlukta mısın?
-hazırım sanırım.
-neden?
-o istediğime en yakın olan.
kişilik çatışması dedikleri bu olsa gerek diye düşündüm, taşındım.

24 Haziran 2010 Perşembe

Şu anda Air-Afternoon Sister'ı dinliyorum.
Sanki parmaklarımın ucunda dursam,
her an ayaklarım yerden kesilebilirmiş,
ve istediğim her yere rüzgarla sevişerek gidebilirmişim
gibi hissediyorum.
İnsanların olmadığı herhangi bir yerde,
uçmaya bu kadar yakın..
Fantastik bir hayat yaşayabilirmişim gibi.
Ben bu şarkıyı dinlerken, aklımdan geçen insanların
kulağına bu melodi fısıldanabilir.Ve onlar
zavallıca bu melodiyi kendileri buldu sanıp sevinebilirler.
Ben onlara gülerim içimden.
Sonra son kez sarılırım.birilerine.

23 Haziran 2010 Çarşamba

22 Haziran 2010 Salı

istemeden yaptığım bir çok şey var.
istemeden yapıp, sonra benimsediğim.
bu üçgeni gerçekten sevmiyorum.
istemedim onu hayatımda.
hem ergenlerin yeni başlattığı bu saçmalıktan ötürü,
hem de bilemiyorum, hiç sevemedim üçgeni.
bu üçgeni ben yaptım.
bir şeytan üçgeni yarattım.
ve bu üçgeni benimsedim.

birdenbire oldu işte herşey.
Hayatın getirdikleri.
Bize yaptırdıkları.
Seçimlerimiz.
Hareketlerimiz.

ve birdenbire.
plansız.

20 Haziran 2010 Pazar

Merhaba,
ben başka
biriyle.
.
.
.
.

5 Haziran 2010 Cumartesi

bensenim.sen kimsin?

Halime bakıyorum.
Bana değer veren, benle konuşmaya çalışan insanların
hepsini itiyorum.Kimseye kendimi anlatmıyorum artık.
Eskisi kadar konuşmuyorum, konuşmak istemiyorum.
"Tanıyanlar tanısın, tanımayanlarsa, kendi bilir"
diyorum.Fazla arkadaşa ihtiyacım yok, nefret edenim
çok olsun."Bir, iki arkadaşım olsun onlar bana yeter" diyorum.
İşime gelince yakınlaşıyorum, istemiyince uzaklaşıyorum.
Birini öpersem bunun bir anlamı olmayabilir, ya da dokunurken
kendi dokunuşlarımı hissetmeyebilirim.Umursamazlık, dengesizlik.
Git gide sana benziyorum.Ama sana, senin gibi olamıyorum.
Sanırım ben, sen olduğum için,
tepkisizsin bana.

4 Haziran 2010 Cuma

Son bir kaç gündür,
zihnimle ağzım bir savaş veriyor.
Kelimelerim parmaklarıma dolanıyor, yazamıyorum.
Tıpkı şimdi olduğu gibi.
Artık anlatıcak bir şey kalmamış gibi,
sadece her geçen gün biraz daha büyüyen,
büyürkense sıkışan bir sevgim var.
Artık hiç bir yere sığmıyor, artık hiç bir şey bunu
göstermek için yeterince büyük diyil.
Artık kelimeler, basit diyil bu kadar.Bunu anlatmak için.
O yüzden ortaya dökülenler bu kadar basit işte.
Bize sonsuzluk lazım, sana da, bana da.
Bize sonsuzluk gerek.
Hiç bir yere sığmayan enerjilerimizi, korkularımızı,
öfkelerimizi, ve sevgimi..
Koyabileceğimiz bir sonsuzluk gerek.
Bize özgürlük gerek.
Bizi birbirimize bağlasalar da, sonra
yeryüzüne bağlayan iplerimizi kesseler.
Benim sevgim çok büyük.
Çünkü ben senin yerine de sevdim ikimizi.
Benim kalbim, senin kalbin de oldu.
Senin yerine üzüldü, senin yerine güldü, senin
yerine aşık oldu.
Kalbim, çok incindi bu yüzden.
Kendine bir kalp edinmelisin artık.
Yoksa gittiğimde,
kalpsiz kalıcaksın.
dünyanınentatlıadamı

3 Haziran 2010 Perşembe

Gel Merkür'e gidelim, el ele.

1 Haziran 2010 Salı

Yeryüzünde yok başka kimse,
beni alt üst edebilicek.
Beni çeliştirebilicek, beni ironi girdabında,
çekim yasasına şükrederken bırakabilicek.
Savrulurken hortumda,
kokusu üstüme sinmiş.
Kendisi, kafamın içinde.
Bir uyuşturucu gibi,
beni her ele geçirişinde,
krizlere sürükler.
Ağlatır, daha çok istememi sağlar.
Beni dener.
Bana döner.
Kaçar.
Döner..
Döner..
döner..
Soğuk,
kuru,

sarhoş,
yorulmuş..

25 Mayıs 2010 Salı

Bu mantığımla tekrar bir yaşama gelsem,
başka bir hayat yaşıyor olsam yine seni tanımak isterdim.
Bir kedi olarak geldiysem, bir sokakta karşına çıkıp, bacaklarına sürtünüp
kendimi sevdirirdim.
Bir kuşsam eğer, seni takip ederdim.Evinin yanındaki bir ağaca yuva yapardım.
Eğer bir erkeksem, eşcinsel olmanı sağlardım.
Ve Selin'sem ben eğer yine,
bu acıyı tekrar yaşamak
isterdim.
seni
isterdim.
Onun avucunda,
çizgilerinde gezen bir sürü küçük kadın vardı.
Onun avucunda,
ben de vardım.
Fakat çizgilerde gezmez,
avucunun tam ortasında otururdum ben.
Yerim asla değişmezdi,
asla kıpırdamazdım.
Bunu ikimiz sağlamıştık.
O beni tamda oraya yapıştırmıştı işte,
ben de hiç bir zaman kaçmaya çalışmamıştım.
Ben hep onun avucunun içindeydim.
O da her kime dokunsa,
hissediceğimi bilirdi.

18 Mayıs 2010 Salı

~

Ahşap evimizin,
yırtık koltuklarında,
güzel bir romantizm yaşayabilirdik eğer istediğimiz hayatı yaşasaydık.
Küflenmiş ekmekler masada,
önemsemezdik biz yemeyi içmeyi vermişken kafa kafaya.
Bacaklarımızı uzatır yatağa, kemiklerimizi dinlendirirken,
ellerimiz sevişirdi.
Kıyafetlerimiz üstümüzde parçalansa, biz çıplak gezerdik.
Yapmadığımız şey mi?
Yağmur hoşbulsa ahşap evimizin tavanından,
biz altında dans ederdik durana dek.
Uyurken yoksa sarıcağımız bir çarşafımız,
sarılırdık biz, çarşafa ne gerek var?
Evimiz yıkılsa başımıza,
kucak kucağa çıkardık biz enkazdan.
Kalıcak yerimiz de kalmasa,
ah başlardık avareliğe, çok yolumuz var bu bohemlikle.
Sırt çantası istiyorsan illa yanında,
ben yorulur ve çantan olurum sırtında.
Ak düşmüş saçlarımızla,
peşimizden gelen bir kıvırcık çocukla,
mutluluk dileyerek,
birlikte düşerdik biz toprağa.
Kız anlatmaya çalıştı,
ama oğlan susturdu.
Kız "Niye?" diye soramadan,
oğlan dudağına bir öpücük
kondurdu.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Sevdiğin adamı rüyanda gördükten sonra daha da bağlanırsın ya.
"Neden rüya?" diye kızarsın ya.Gerçekleşmesi için yalvarırsın ya hayata.
Günlerin hayallerle ve onun ismiyle geçer ya.Baktığın her yerde görürsün onu.
Onun sevdiği bir şeye bakman gerekmez, sen en olmadık şeylere bile o'ndan
bir anlam yüklemişsindir.Yapraklarda sevdiği rengi, gökyüzünde sana hissettirdiği
duyguyu, mermerlerde saçlarının rengini, duvarlarda saçlarına düşen akları
görürsün.Tabelalarda ismindeki harfleri seçersin, hediye paketlerinin üstündeki
süsleri, saçlarındaki buklelere bile benzetirsin.Benzemese de, sen benzetirsin işte.
Onu sevmen yeterlidir.
en saçma şekilde.

16 Mayıs 2010 Pazar

..Ve ben çok konuşmazdım onun yanında.
Baş başayken gevezelik yapmak istemezdim.Susardım.
Zaten o, bilirdi aklımdan geçenleri, dudaklarımdan dökülmeden.
Çocukça konuşup kafasını şişirmek istemezdim.
Ama zaten o, rahatsız olmazdı hiçbir zaman.
Bilirdim ki, aslında o hep yanımdaydı belli etmeden.
İnceden inceye severdi beni, hissederdim.
Kopamayacağımızı bilirdim, hep böyle olmuştu.
Gizliden gizliye buluşurduk.
Saklayarak dokunurduk birbirimize.
Önümdeki tuğlaları da, ben üzülmiyim diye.
Yasakları severdik, sevdiğimizden yıkardık yasakları ya.
Yıktığımız yasakları biz yaratırdık.
Öyle ya, o zaman bu yasak diyildi.
Sadece, biraz heyecan içindi.
O yüzden kalp atışlarımız hiç bir zaman yavaşlamıyordu.
Yavaşlamıyor..
biz ölmüyoruz !
Erik, kiraz, karpuz.
Asfaltlarda duman,
nemli, sıcak vücutlar.
Yaz geldi.
Nırrırrmm..

aslında hepimiz götükalkığız

Tüm insanlar götü kalkıktır.
Kimse kimseye kızmasın götü kalkık diye.
Birini götü kalkık diye eleştirmek bile, kendi özelliklerinizi
onun özelliklerinden daha çok beğenmenizden kaynaklanmaktadır bana göre.
Şahsen, götükalkığım.
Çevremdekiler, götükalkık.
İnsanlara kızıyoruz; "bunu neden böyle yaptı, neden böyle dedi, o öyle söylenmez,
şu böyle yapılmaz."
Artık insanlara tahammülüm kalmadığını düşünüyorum.
Hala çevremde tarz ve -haha- daha da komiği kişilik arayışında olan insanlar var.
Bunun yanı sıra bir de mükemmellermiş gibi - hadi ama götü kalkıksakta mükemmel diyiliz -
düşük olduklarını bildikleri konuları aşağı çekmeye çalışan zavallılar var yüksekte
gözükmek için.Merak ediyorum neden bir hobi edinmiyorlar kendilerine?
Bana neyin anlamlı neyin anlamsız olduğunu söylemeye çalışan kendi başlı başına anlamsız
olan bir sürü insan var. Pardon da, sen nesin? Neyi ne zaman doğru yaptın, sen bir şey söylediğinde
insanlar ne zaman senin sözüne sonuna kadar katıldılar, kim sen konuşmanı yaparken
hayretlerle seni izledi, kim seni elleri kızarana kadar alkışladı, kim sen espri yaptığında
karnına ağrılar girene kadar güldü? Benden ne kadar çok şey biliyorsun, kelime haznen çok mu?
Hayal gücün geniş mi? Hepsine olumluysa tamam.Diyilse de o zaman susucaksın işte.
Korktuğum tek şey kendimim aslında.
Hayallerim, isteklerim, düşüncelerim, hepsi bana ait.
Başka neyden korkmama gerek var ki,
korkularımı kendim yarattığım sürece.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Dokunmandan mutlu olurken,
sarılman yetmez oldu.
Öpmenden mutlu olurken,
sevişmek yetmez oldu.
Nırırırm..

10 Mayıs 2010 Pazartesi

oysaki
benim tek
istediğim
sarılmak
sana.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Eskiden umudum vardı,
düşünürken sevindirirdi.
Sorularım vardı,
cevapları bulmaya çalışırken heyecanlandırırdı.
Cevapları buldum,
sevincim gitti.
Böylelikle, umudum beni terk etti.
Şimdi bekliyorum, sen terk etme beni diye.
Sanırım en zor kısmı artık tek yapılıcak şeyin beklemek olması.

Benim incinmemi istemiyor.
Beni üzmek istemiyor.

7 Mayıs 2010 Cuma

nihnih

Şimdi bir tabak var.
Yemek yenmiş, bitince de çatal içine koyulmuş.
Bilgisayar masasının yanına konmuş.
Sonra çekirdek yenmeye başlanmış.
Yavaş yavaş çekirdekler çatalın üzerinde birikmiş.
Çatal da ortadan kaybolmuş.

Ali can.

"Silemiyorsan karalayacaksın" tekniğinin
başka türlü bir anlatımı. ghsafdhsdfhgasf
çok fazla şey duydum sanırım sağır olacağım..
güzel şeyler kalp ağrısı mı getirirmiş?
getirirmiş, evet.ben bunu 2 önce anladım.Duyduklarım,
beni mutluluktan ağlatırken içimde yazı hissetmeyi reddeden
bir duygu oluştu.Blogumun beyaz olması bana dokunur, gözlerimi
rahatsız eder oldu.Boşlukta savruluyormuş, beyaz sonsuzlukmuş ya hani.
Tıpkı siyah gibi.
Senveben.gibi.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

~

O asla "biz" olmadığımızı düşünüyordu.
Ben de sonunda buna inanmıştım.O ve ben hiç "biz" olmamıştık.
O ve ben aslında hiç tanışmamıştık.O ve ben aynı şeyi düşündüğümüzde aynı rüyada
karşılaşan iki insandık sadece ama bu sadece bir rüyaydı.Tek fark,
ben rüyadan uyanınca üzülürdüm, o ise hiç görmemişcesine yaşamına
devam ederdi.

4 Mayıs 2010 Salı

Gülsek mi, ağlasak mı bilemedik sakız falıma.
Kızsam mı, gülsem mi bilemedim test sorusuna.
Şu an midemdeki yumruk ne heyecan yumruğu, ne de hoşlanma kelebekleri.
bu yumruk, benim yaptığım bir hatayla ilgili.sinirlenince kendimi tanıyamamamdan,
karşımdakileri sanki yakınım diyilmiş gibi görmemden, çok kırıcı,
yaralıyıcı olmamdan kaynaklanan yumruk. sinirlendiğim zaman,
öyle çok isterdim ki kendimi durdurabilmeyi. etrafa ve sevdiklerime zarar
vermemeyi, susmayı.Öyle çok isterdim ki, en çokta susmayı. ağzım oynasa da
çıkan sözcükler havaya uçsa. öyle çok isterdim ki sinirliyken sessizliği.
ya da sinirim geçtikten sonra soğukkanlı olabilseydim, sonrasını düşünmeseydim.
korkularım olmasaydı. hiç bir şey olmamış gibi, aslında kendimde açtığım bu yarayı,
acıyı hissetmeseydim.ruhum çekip gitseydi bedenimden.Şu an sarılmak ve sevgiyi hissetmek bana
çok uzak.
küçük yazıyorum, çünkü yazarken parmaklarım, yazdıklarımı okurken gözlerim,
hissederken de canım acıyor.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Bahar geldi bak.
Mayıs ayındayız inanamıyorum.
Mutlulukla hüzün arkadaş oldular gözlerimde.
Ben ağladıkça onlar sevişiyorlar.
İçimden bir his "bahar geldi hadi sevişsinler" diyor.
"ama ağlama" demeyi ihmal etmiyor.
Nasıl yapıcağımı bilmiyorum.
Akordion sesini seviyorum.
Bana Büyük Ada'yı ve mutlu geçen günlerimi hatırlatıyor.bana
doğum günümü hatırlatıyor.
bana o'nu, bana bir çok şey hatırlatıyor.
bahar, baharı hatırlatıyor bana.
deniz kenarındaki okulumu hatırlatıyor bana.
kulaklarımı tıkasam bu sese, ağlar mıyım acaba?

~

Selin says:
*bence büyük adaya gitmişler..güneş varmış tepede.
*ilk defa yağmur yağmıycağından eminlermiş
*ilk defa çok istediği anlarda çok istediği yanındaymış
*biri mırıldanırken diğeri sözleri söylemiş üstüne.

aytac says:
*mutluymuşta.
Mor,
minik minik
kadınları
mükemmel yapar.
Ama o sesli diyor ki;

"I'm not in love, this is not my heart,
i'm not gonna waste these words about a girl."

içinden ne dediğini hiç birimiz bilmiyoruz.
Hissediyoruz.
Yazamam.
Yasak.

30 Nisan 2010 Cuma


29 Nisan 2010 Perşembe

Bugün kendime milyonuncu "Stop" sözümü veriyorum.

  • herşeye umutlanma
  • küçük şeylere sevinme
  • büyük şeyler bekleme
  • sevme

bu sefer tutabilirsem kendime verdiğim sözümü,
maymun iştahlılığımı, sıkılganlığımı geride bırakabilirsem,
belki bugünden itibaren azıcık..
belki de mutlu olabilirim birazcık.

28 Nisan 2010 Çarşamba

Ben varken, sen yoksun.
Sen varken, ben yokum.
Başından beri herşeyimizin çarpık olması ve
uyuşma çabalarım.
Olmamız gereken yerde sadece altı kez birlikte olmamız.
İnanmak istiyorum hislerin için kendini engellediğine.
Sonra engellememeyi öğretsem sana tecrübelerimle.

27 Nisan 2010 Salı

bir okurum daha varmış.bugün öğrendim.
sevindim.üstüne alın-bonuskafalı
Konuşmanın değerini yitirdiği bir yerdeyiz.
Öylece sus pus bekliyorum.
beni rahatsız eden şeyleri anlatmıyorum.
bunu neden istemediğimi bilmiyorum.
belki bana kızarsın, ya da beni yanlış tanırsın diye
susuyorum öyle.
bana susmanın öğretildiği o günden beri,
çok fazla konuşmaz oldum sadece.
Eski filmleri,
eski makinaları çok seviyorum.
Bu heralde geçmişe takılıp kalmış bir insan
olmamdan kaynaklanıyor.
Bir yandan da eskimeye yüz tutmuş anıları,
diri tutma çabamdan kaynaklanan bir rahatsızlık
olabiliceğini de düşünmüyor diyilim.

Yarın Sirkeci
Sing it out loud, gonna get back honey!
Sing it out loud, get away with me!
Sing it out loud, on a trip back honey!
Sing it out loud and let yourself free!

26 Nisan 2010 Pazartesi

"İnsanlık için küçük,
selin için büyük bir olay."
ben aynı sayfayı 55 kez açıp okuyan bir kızımdır.
sırf mutlu olmak için,
istediğimden gelen birşeyi.

23 Nisan 2010 Cuma





22 Nisan 2010 Perşembe

iz bırakmadan yok olalım

gerigeldiğimde
Tek istediğim herşeye elveda diyip gitmek uzaklara.
İlk yapıcağım şey olurdu eğer bohem bir kız olsaydım.
kimsenin beni bulamıycağı bir yere gitmek, tanımadığım yüzlerin,
bilmediğim dillerin konuşulduğu bir yere.

Bu aralar kendime çok kızıyorum.3 haftadır ağlayamıyorum diye.
duygusal ruhumun derinliklerinde yatan mazoşisti uyandırıyorum cümlelerimle.
kızıyorum kendime, üzülemiyorum diye.
ya da hissizleşiyorum.
her zaman aşkı umursayan insanların arasında olmak isterken nasıl bu kadar
kendi başıma buyruk yaşayabiliyorum?
değer bilmeyen bir ruhla vücudumdaki desenlerle geziyorum.
umursanmak hoşuma gidiyor, iyi düşüncelerimin hepsi birden kendini
bile aldatabilicek yapılara dönüşüyor.çünkü ben; kendimi bile aldattım.
ihtiyacım olan şeyin çok fazla sevgi, çok fazla kucak, çok fazla değer olduğunu
bilmek üzüyor beni.
çünkü ben bunların hiç birini, kimseye gösteremiycek bir raddedeyim.
ve elbette ki, böyle olmayı ben istemedim.
her an her şeyi bırakıp gidebilicek, hiç bir açıklama yapmadan yok olabilicek
bir noktadayım.küçücük noktada bir çok şey yapabilirim,
aldatabilirim, kızdırabilirim, kaçabilirim.
belki hiç bir zaman çok iyi bir insan olmadım ama hiç bir zamanda kötülüğümün üstüne
perde çekmedim.aynaya baktım ve ne görüyorsam onu yansıttım insanlara.- bu yansıttığım
insanlar konuşmaktan keyif aldığım insanlardır- kötülüğüme perde çekmeyi sevmesem de hislerimi saklarım
genelde.
ama sanırım beni iyi yapan şey de, olduğum gibi olmamdır.

20 Nisan 2010 Salı

Ben de isterdim sözcükleri bir anda söyleyebilmeyi,
susmayı öğrenmeden önce.
Ben de isterdim saçlarım taransın,
ıslak bırakmaya başlamadan önce.
Eskiden severdim elimin tutulmasını, heyecan ağrılarını.
Şarkılar üzmeden demek istiyorum.
Her şarkının başka bir ana başka bir hisse götürmesinden bahsediyorum.
Kötüleşen zamanı, gözlerimi kapatarak geçmek istiyorum.
Aslında geçsin de istemiyorum, daha fazla sene.
Daha fazla kırışıklık istemiyorum ruhumda, insanların yüzünde.
İnsanların gözlerinde geçmişi aradığımdan beri mutlu olamıyorum.

sodomy

Anal seks,
Felasyo,
Oral seks,
Oğlancılık,
Bu sözcükler neden kulağa bu kadar edepsiz geliyor?
Matürbasyon,
eğlenceli olabilir.
Bu kutsal cümbüşe katıl!
Kama Sutra.
Herkes!
Bir filme aşık olur mu ki insan?Bence olur.
Arkadaşlarımı ve kendimi o filmdekiler gibi hayal edip sonra "olmaz ki"
diye üzülsem de,
filmi izlerken duyduğum ZEVK, aldığım HAZ ahdgffdhş.
Müziklerinde kendi cümlelerimi bulmam, onlar gibi dans etmek istemem,
onlar gibi gülmek, onlar gibi koşmak istemem, lsd yi yutup halüsinasyonlar görmek istemem,
haşhaş içip uçmak istemem.bir de zamanı biraz geri alabilsem,
süper olurdu.
işte o zaman kocaman bir araziyi doldurup, renklendirebilirdik.
mor, yeşil, mavi, turuncu, pembe.
uzanıp çimlere, bulutları kafamızdakilere benzetirdik.
sonra bulutlara çıkar, hayaller kurardık belki hayallerin içinde.
ne güzel olurdu.
kimse karışamazdı bize, hatta belki katılırlardı renkli cümbüşe.
HAIR

19 Nisan 2010 Pazartesi

Dün saat 03.00 te,
3 haftadan sonra,
ben ilk defa ağladım.cenin gibi yatağıma uzanmış,
müzik dinlerken, bulanıklaştı görüşüm.
gözyaşlarımın dolduğunu anlamama kalmadan,
gözaltımdaki morluklar ıslandı.
kızarınca gözlerim,
morveyeşil olduk yine.

birteşekkürle,borçkapandı.

17 Nisan 2010 Cumartesi


muğrad.
-Sanki fokun üstünde hayvanat bahçesi var.
-Bana tecavüz ediliyor, görmüyor musunuz?
-Ben şizofren diyilim!Sesleri duymuyor musunuz ya?
..
-Hayat çok güzel bir dünya.

16 Nisan 2010 Cuma

bazı sözcükler.gülümsetebiliyormuş bazen.
beklemediğin bir anda duyduğunda, şaşırıp, çevreni saran sıcak hava
dalgasına sarılırısın.
şu anda bu tuşların duygularımı anlatmasını beklemek çok saçma.
saat 01:07 uykumun olmadığına inandırmaya çalışıyorum kendimi.uyumak istemiyorum.
boşa harcanmış zaman gibi.oysaki uyumayı seviyorum.sevdiğim şeyler boşa harcanmasın !
belki de bu yüzden uyumuyorum.saatin verdiği aptallıkla kendimle çelişiyorum.
suçu saate atıyorum.sanki sabah olunca bu cümleler benim olmıycakmış gibi.
Murağd.

15 Nisan 2010 Perşembe

ZAVALLIĞM

Huzur bozmaya çalışan insanlara cidden bayılıyorum,
bozucakları bir şey olmasa kendi pislikleri içinde
boğulucaklar.CANIIIIIIIIĞĞM.
Beni ve bir kaç arkadaşımı ilgilendiren bir konudan bahsetmek istiyorum.Formspring.me ye kadar dayanan
ve salakça sorular gelmesine neden olan bu konuyu burda anlatmaktan rahatsızlık duymıycam.
Kafama takılmış olabilir belki evet ama belki biraz olsun algılama kıtlığı çeken bir kaç insana
yardımcı olabilirim.
Birşeyden bahsediliyor ve "özel okul.." deniyor, birşey oluyor yine " e özel okul" deniyor.
Bu küçümsemenin nerden geldiğini anlayamıyorum açıkçası.Kendini yüceltmek için başka şeyleri
küçültme gereği duyuyorsan zaten yükselemezsin.
Ne yapmalıydık?

  • sinema okumak isterken gidip saçma sapan bir devlet lisesinde işgence mi çekmeliydik,
  • Doğa kolejine gidip züppe züppe mi gezinmeliydik,
  • yoksa üniversitede seçiceğimiz bölümde herkesten daha ilerde olmamızı sağlıycak bir liseye mi gitmeliydik?

Bizce en mantıklısı 3.süydü.Biz de bunu uyguladık.İnsanların "özel okul" MEVZUsunun neden bu kadar götlerine battığını hala algılayabilmiş diyilim.Sanki Türkiye'de başka DEVLET güzel sanatlar lisesinde sinema-tv bölümü varda biz kazanamadık ajgksjsalkdjh.

13 Nisan 2010 Salı

Ne hissettiğini söylemiyor ve insanlardan onu anlamalarını bekliyor.
Gözlerinde bir sürü anlam gizli.
Gözlerinde konuşulmamış cümleler, yarım kalmış birkaç sözcükle bakıyor.
Ağlayınca göründüklerini sanıyor, ama görünmüyor.O bunu bilmiyor.
Anlaşılmazlığı kendi seçiyor belki de, ama bunu istemeden yapıyor.
Birkaç insana sarılıyor, birkaç insanı öpüyor.
Ne istediğini anlamıyor.
Belki de anlamaya çalışmadığındandır.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Annem bana birşey söyledi;
çok fazla şeker ruhumu çürütürmüş.
Annem bana bilmem gereken birşey söyledi;
"aşkı bulana kadar hayatını yaşa
aşk bizi her zaman aşağı çeker."
Neden bu kadar dramatikleştirmiştik herşeyi?
Hangi sayıların toplamı 0 olabilir ki?
Geride konuşulmamış cümleler bırakılmış.
Ne de komik.

10 Nisan 2010 Cumartesi

Duygusuz ama sıcak olmayı başarabilen,
sevmeye yeteneksiz ama sevilen insanlar var şu Dünya'da.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Aruba, JAMAICA, i wanna take ya.
To Bermuda, Bahama, come on pretty mama.
Key Largo, Montego, baby why don't
we go?

illegal

Gece yarısı mesajlarının,
bir anlamı olmalı.

6 Nisan 2010 Salı

9

Okuldan kaçıp Moda sahiline inmemiz.
Moda'nın arka sokaklarında bilmediğimiz bir yerleri keşfetmemiz.
Güneş yakıyordu tenimizi, biz sokaklarda müzikle ilerlerken.
Yaz kokuyordu, ağaçta çeşitli meyveler.
evde birlikte Marilyn Manson'ın konserlerini izlememiz.
fayrouz'un reklam müziğini dinliyip hayallere dalmamız.
Haziran-9 ve elbette doğum günüm.
güzel yıl, güzel yaz.
işte böyleydi 9. sınıf.
Karnıma ağrılar girmişti.
Ne gündü ama o gün.
Ayrıca "bu his nedir böyle" diye sormaktanda alamıyorum kendimi.
En son dokuzuncu sınıfın, Mayıs ayında hissetmiştim böyle.ve
şimdi zamanın nasılda hızlı geçtiğinin bir kez daha farkına varıyorum.
Keşke coğrafya dersi de bu kadar hızlı geçse.ah.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Kurduğu cümleleri elinin tersiyle itti.
Oysaki ki hiç biri elle tutulur şeyler diyildi.

4 Nisan 2010 Pazar

Anlamak bu kadar zor olmasa ya,
uçup gitsem ya.
Anlamaya başlasam anlayamadıklarımı,
sonra unutsam anlaşılmazlıkları.
Unutsam kim olduğumu.
Nerde, niçin olduğumu.
Unuttuğumu bilsem ve hatırlamasam.
Ona göre sürdürsem hayatımı.
Hatıralar cansınlar arada ama deja vu gibi.
Evimin tavanı olmasa, yıldızları seyretsem.
Bir yıldız yanıma gelse tutunsam ben ona ve uçsak yükseklere.
Rüzgarı tenimde hissederken çıplak olduğumu anlasam,
birden ıslansam.
Yüzmeye başlasam.
Jack'in iskeletiyle karşılaşsam.Kumlara ayağım deyse derinlerde,
birden güneş çarpsa gözlerime.
Sahilde bir ormanlık olsa, koşsam derinliklerine.
Bir ağaç ev görsem ve girsem içine.
Tüm sevdiğim insanların saç telleri ve bir karışımla.
Hepsini birlikte atsam o karışıma.
Görsem 'o kimseyi' karşımda.

saat kavramı

Çok korkunç.Son bir kaç gündür zaman çok hızlı ilerliyor.
Korkuyorum diyebilirim.Hani öyle "eğlendiğinde zaman hızlı geçiyor" olayı
diyil bu.Gerçekten çok hızlı geçiyor ya da ben kafayı yemeye başlamış
olabilirim.Çoktan yemediysem tabi.
60 saniye 1 dakika diyil de sanki, 30 saniye 1 dakikaymış gibi.1 saatte yarım
saatmiş gibi.
İşte böyle birşey.

3 Nisan 2010 Cumartesi

Bim bam bom, çatlasın düşmanlar.Benim de artık bir sevgilim var. lkjasdşlkasdş
Artık "hayır" diyebiliyorsam sana,
Konuşabiliyorsam bazı şeyleri,
Dalga geçiyorsam senle,
Belli ediyorsam bazı hislerimi,
İğneliyorsam seni,
Küfür ediyorsam içimden,
Yöneliyorsam başka insanlara,
Bence bir sor kendine..
Dönüp dolaşıp geliyorsan bana,
Kopamadıysan benden,
Öpüyorsan beni,
Yatıyorsan dizime,
Bence bir sor kendine!

Bana dokunmak istiyor, woah.

2 Nisan 2010 Cuma

Bence;
  • beni özlüyor
  • benden kopamaz
  • aklına geliyorum
  • mesaj atıyor
  • utanıyor
  • yanlış anlaşılmak istemiyor
  • beni istiyor

Bunun yanı sıra;

  • Problemleri var
  • Ruhsal sağlığı bozuk
  • Uyku problemi yaşıyor
  • Dengesiz

sweet ballad

Of bunu demekten sıkıldım gerçekten ama "hayat sürprizlerle dolu" şlkfdş.
Booty call almak gibi.

1 Nisan 2010 Perşembe


Bugün güne ağlayarak başladım o çok eskiden sevdiğim şarkıyı dinleyerek.
Ağladığım sürece yağmur bana eşlik etti, neşelendiğimde ise güneş çıktı.

31 Mart 2010 Çarşamba

jaddeeeBOSTAN

"Oha hayat cidden garip.Hiç ummadığın bir anda hiç ummadığın birine karşı bir 'çekim' hissedebiliyorsun.akjhaskhasdş" şu an bunu düşünüyorum bira kokusu üstüme sinmiş.

30 Mart 2010 Salı

Böyle delice aşık olmak bana göre diyil derdim ya hani,
sanki hiç aşık olmıycakmışım gibi.
Saçma gelirdi, körkütük ve sırılsıklam terimleri.
Bu çocuk yedirdi bana tüm cümlelerimi.
2 yıldır yiyorum kusucam.Yok yok,
yuttum bile hepsini.
Sindiremiyorum sorun orda. ahahgkgfjfş
"bence evlenin.arada kavga edersiniz, belki birbirinizi öldürürsünüz." dedi.
Biz kavga etsek anlaşamamazlıktan öldürmeyiz.
O kadar aynıyız ki.
İki insanın aynı gün aynı şeylere mi siniri bozulur.
Boşuna demiyorum biz aynıyız diye.Aynıyız işte.
Bence farkındasın sen de!

29 Mart 2010 Pazartesi

dün.hihi




arkadaşız sadece hani.
çokta severim fotoğrafçı genci.

ne kafası yaşıyorsunuz çok merak ediyorum

Uzun zamandır blogumu tek bir kişiye ithafen yazıyorum ama tam şu anda
tek bir yazı da olsa bu durum değişmiş bulunmakta.Konuya giriyorum hemen.
İnsanların neden yersiz çekişmelerinin olmadığı bir an yok? Kıskançlıklar veya ego
tatmin edercesine sataşmalar ota boka.Kendini üstün göstermeler, senden üstte olanı
ezebilmek için.Oysaki biliyorsun kim iyi kim kötü.Kaşınmak terimi var ya hani aynı bu durumlara
uygun bir terim.Gerçekten büyüdükçe daha iyi anlamaya başladım kelimelerin anlamlarını.
Yoktan bok yaratan insanlar.Kendilerini yüce sanmalar falan.Dünya'nın en çirkef insanları olduklarını
birileri yüzlerine vursa herhalde intihara falan kalkışırlar diye düşünmekteyim.Hmm, ya da tam tersi
olur seni öldürmeye çalışırlar.Nasıl bir kafa bu ya?İnsanları sahipsiz sanma kafası.Cidden nerde yaşıyor
bu insanlar ben anlamıyorum.Şu anda blogumu bu iğrenç insanları anlatarak kirlettiğim için bile,
şu durumdan nefret ediyorum.İçimde öyle bir birikmişlik var ki, yıllarca konuşsam içimdeki bu kini atamam.
Daha fazla uzatmaya da gerek yok bu yüzden.

28 Mart 2010 Pazar

Nasıl, nasıl da acıtmıştı canımı ben çok isterken.
Nasıl, nasıl da sevmişti beni ben acıtsın isterken.
Dengeyi kuramıyoruz.
İncecik bir ipte yürümeye çalışıyoruz.
Uçurumun kenarındayız.
Senle ben.
Yükseklerdeyiz şimdi,
Aşağıdayız bazen.
Nasıl, nasıl diye sorup dururken.

27 Mart 2010 Cumartesi

ben bizi çok yakıştırıyorum.
hani bu 2 yıl boyunca "lanet olsun hiç uyuşmadığımız için.." gibi bir cümle
hiç ağzımdan çıkmadı.
Bence birlikte olmamamız için hiçbir neden yok.
Düşüncelerimiz, tavırlarımız, karakterimiz neredeyse aynı.
Hatta bazen görünüşümüzü bile benzetiyorum.
İşte bu yüzden deliriyorum.
"Öyleyse neden?"
bunu düşününce çok gülüyorum.
eğer çocuğumuz olsaydı bukleleri olurdu,
gözleri yeşil olurdu diycem ama ela olurdu.
kumral olurdu veya sen dominant olduğun için koyu kestane falan.
bembeyaz bir teni olurdu.
dudakları çok güzel olurdu bir kere.
olurdu da olurdu.

çocuk sevmem ben.
Anlatmaya çalışmıştım da bir şekilde "Anlatma" demiştin ya.

Başka bir hikayeye ihtiyacım var
Göğsümden çıkarmak için bir şey

Hayatım bir şekilde sıkıcı olmaya başladı
Günah çıkarmak için bir şeye ihtiyacım var.

Tüm kölelerim kırmızıya boyanana dek
Söylediğim tüm gerçeklerden
Dürüstçe bundan elde ediyorum yemin ederim
Beni göz kırparken gördüğünü sandın, hayır, uçurumun kenarındaydım, o yüzden.

Ne duymak istediğini göyle bana
Bu kulakların hoşlanıcağı bir şey
Tüm bu samimiyetsizliklerden bıktım
O yüzden bütün sırlarımı vereceğim.

Bir nedenim yok,
Utanmam yok,
Suçlayabiliceğim,
Hayal kırıklığına uğramama izin verme,
Sana herşeyi anlatacağım.

Artık yutkunmuyorum.
Susmuyorum.
Bak insanlar nasıl da değişiyor.

26 Mart 2010 Cuma

tatlım

Bulunduğumuz yere daha ilk girdiğinde, nasıl bir şey bu?İlk görüşte aşka inanmazdım.
İnanamadığım bir çok şey yaşadım.
2 yıldır ne yaşıyoruz söyle bana?
Ne bunun adı?Bunu kaç kez sordum kendime tahmin edebilir misin?
Artık yazarak bile anlatamıyorum senle ilgili duygularımı.
Rahatlayamıyorum.Eskiden yazınca rahatlardım, şimdi ağlayınca bile rahatlayamıyorum.
Beni kanattığın için sana kızıyorum, sana kızmaya fırsat verdiğim için kendime de.
Birlikte olduğumuz, tanıştığımız onca insandan sonra neden hiç kopamadık?
Bunu kendine soruyor musun hiç tatlım?
Neden anahtarı bana vermiyorsun?
Neden denemiyorsun?
Neyden korkuyorsun?
Neden suskunsun?
Bunları kendine soruyor musun hiç tatlım?
Bugün yaz kokusu geldi burnuma.
Ruhumun burkulduğunu hissettim.
Yaz kokusu diyil aynı zamanda kırık kalbimin kokusuydu bu.
Üzgün, kırılmış kalbimin.
Benim için önceden başlamış olsa da,
senin içinde bir şeylerin başladığı aya geliyoruz tatlım, Nisan.
Nisan'ın kokusuydu bu.
Bu koku senin de burnuna geldi mi tatlım?
Yaşananlardan sonra,
hiç beni düşündün mü, tatlım?

25 Mart 2010 Perşembe

heri poğta

Dün eve saat 15.40'ta gelmiştim.Saat 19.00'a kadar ağlamıştım.
Sanırım sigortalar atmasaydı ağlamaya devam ederdim.
Ev negatif enerjimden etkilendi herhalde diye düşündüm.
Bugün okula gitmedim işte bir perşembe günü.önceki günün tekrarı, yarın bu günün
aynısı olmasa ama keşke.
Keşkelerimden kurtulsam keşke.
Angel bize geldi ve Harry Potter ve Felsefe Taşı oynadık.Oyunu oynarken
ettiğimiz küfürlerin ve aldığımız hallerin eşi benzeri yoktur herhalde diye
düşündüm.düşündüm.
bu aralar çok düşünüyorum.
ölürsem sanırım bu düşünmekten beynim patladı diye olur.
yoksa ölüceğimi düşünmüyorum.whoa?

24 Mart 2010 Çarşamba

İki tarafımda sevdiğim iki insan.
Ortadayım.
Dalgınım.
Köprüden geçiyoruz.
Hava yağmurlu, sisli ve kapalı.
Şarkı başlıyor ;

"Mevsim rüzgarları ne zaman eserse o zaman hatırlarım.
Çocukluk rüyalarım, şeytan uçurtmalarım."


..

Gözlerim dolmaya başlıyor.

"Akşama doğru azalırsa yağmur.Kız Kulesi ve adalar.
Ah burda olsan çok güzel hala İstanbul'da sonbahar."

Çok çabalıyorum, yanaklarımdan akıp gitmesinler diye.
Ama duyduklarım buna izin vermiyor.

"Her zaman kolay diyil sevmeden sevişmek.
Tanımak bir vücudu yavaşça öğrenmek, alışmak ve kaybetmek."





23 Mart 2010 Salı

muhtemel gözükmese de imkansız diyil

"seks ve ot" dediler hayatın için.
"amacı yok" dediler.
Kimseyi sevemezmişsin gibi,
"kimseye aşık olmaz" dediler.
kulaklarımı tıkadım.bağırıcağımı sandılar, seni koruycağımı ya da onlara kızıcağımı.
Sustum.Elimdeki test kağıdına birşeyler karaladım.
Konuşmadım.Çünkü seni anlatamazdım onlara, seni anlatsam anlamazlardı.
Anlayamazlardı.
Farklısın en uç noktada, olması gerekilen yerde.Olamayanlar vardı.
İşte bu yüzden anlayamazlar seni, benim seni anladığım gibi.
Tanıyamazlar, hiç uğraşmadılar ki.
Gördükleriyle yetindiler, derine girmediler ki.Girmesinler!
Arka vurgu sözler bunlar, bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkan.
Ama geçerken o yoldan etrafa bazı kıvılcımlar saçıyorlar.
Yine de ben senin beni sevebiliceğine inanmak istiyorum.
Hala inanıyorum işte.

22 Mart 2010 Pazartesi

babagibi

kızmıştım.
yanımda yok diye kızmıştım.
gelmedi diye kızmıştım.
konuşmadı diye kızmıştım.

sigara kokusu hatırlatıyor.
burnumu yakıyor, içime çekiyorum.
saçlarını okşuyorum salak salak konuşuyorum.
gülüyorsun.
kim bilir belki hala çocuk olduğumu düşünüyorsun.
geniş omuzların ve kıvırcık saçlarınla.
sakallarınla.
sanki babama sarılıyorum.
seni neden bu kadar çok özlüyorum?